BİR AİLE MECLİSİ: SOFRA
Modern yaşama biçimi, hayatımızdaki pek çok şeyi değiştirmeye devam ediyor.
Yaşadığımız mekanlar, giysilerimiz, tükettiğimiz ürünler ve kullandığımız eşyalar, zaman içinde değişime uğruyor. Bu değişim giderek yiyeceklerimizi ve yemek kültürümüzü de etkilemeye başlıyor. Bütün dünyada özel bir yere sahip olan mutfak kültürümüz yerini hiçbir özelliği olmayan, sıradan ürünlere terk ediyor. Damak zevkimiz değişiyor. Tükettiğimiz yiyecekler, sağlıksız ve dengesiz beslenmeye yol açıyor. Fakat bu konuda asıl kaybettiğimiz değer, bir aile için son derece önemli olan sofra kültürümüz oluyor.
Sofra kültürünü, yemek yeme biçimi veya sofra adabı olarak dar bir alana hapsetmememiz gerekir. Sofra kültürü, en az yenen yemekler kadar önemli olan ve bir ailenin hiç olmazsa günde birkaç kez bir araya gelmesini sağlayan, aile bireylerinin birbirlerini görmelerine, sorunlarını dile getirmelerine, çözümler üretmelerine olanak sağlayan bir kültürdür.
Sofralar bir bakıma aile meclisidir. Sofrada, o gün yapılanlar veya yapılacaklar konuşulur. Sorunlar dile getirilir, çözümler aranır. Sevinçler ve hüzünler paylaşılır. Aile içinde yer alan herkes, bir bütünün parçası olduğunu daha somut yapıda görür. Çocuk gelişimi ve psikolojisi hatta eşler arasındaki iletişim açısından da bu tarz küçük toplantıların önemi son derece büyüktür. Çocuk böylece “aile” kavramını daha yakından yaşama fırsatına sahip olur.
Aslında geleneksel yemek kültürümüz, ister istemez bir sofrayı, yani aile meclisini yaşatabilecek özelliğe sahip. Mutfaklarımızda pişen yemekler, bir sofraya oturmayı ve hep beraber yemek yemeyi zorunlu kılmakta. Fakat hayatımıza yeni girmekte olan yemek kültürü, daha çok bireysel davranışları geliştiren, bir sofraya ihtiyaç duyurmadan ayak üstü tüketilebilen ürünlerden oluşuyor. Örneğin bir güveç yemeğini yanında yoğurdu-salatası ve pilavıyla nasıl ayaküstü yiyebiliriz ki? İşte fast-food denen ve hızlıca yenip bitirilen ürünler, ekmek arası yenen yiyecekler, dürüm veya sandviç tarzı yemekler, bizleri sofralarımızdan süratle uzaklaştırıyor ve aile bireyleri arasındaki bağların zayıflamasına sebep oluyor.
Yediğimiz yemekler, biz farkında olsak da olmasak da, içinde bulunduğumuz kültürün özelliklerini yansıtırlar. Tek başına yenebilecek yiyecekler, bizi bireyselliğe, yalnızlığa ve giderek aileden kopmaya doğru götürürken, toplu yenebilecek yemekler ve onların oluşturacağı atmosfer, bize bir aile kültürü kazandırır, iyi ve kötü anlarımızı paylaşacağımız fırsatlar sunar.
En azından günde bir öğün bütün ailenin bir araya gelmesi, bu zaman zarfı içinde günlük olaylar ya da özel bir konu hakkında konuşulması gerek ebeveynlerin gerekse çocukların birbirlerini daha iyi anlamalarına, bu sayede sorunların önceden farkedilip daha rahat çözülmesine olanak sağlayacaktır.
KİM PSİKOLOJİ
Uzm.Pedegog Zeynep Temizer Atalar
(0216) 428 75 46
Yoruma gerek yok.