Ruh Sağlığı

Paylaşmayı yaşayarak öğrenmeli!

Paylaşmayı yaşayarak öğrenmeli!

Çocukların bebeklik dönemlerinden başlayarak karakter gelişimlerinde neler yapmalı?

Çocukların kıskanç, bencil olmamaları ve paylaşımcı olmaları için bebeklik dönemlerinden başlayarak karakter gelişimlerinde nasıl bir yol-yöntem izlenebilir? İşte bizde bunu araştırdık ve NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatristi Dr. Nüket İşiten den bilgiler aldık… Üç yaşına gelen çocuk psikolojik gelişim açısından artık “ben merkezli” yaşamdan sosyalleşme dönemine geçmiştir. Anneden ayrılma ve kendi sınırlarını saptama dünyayı keşfetme aşamalarını tamamlayan çocuk “öteki”leri ve “ben de”” kavramlarını öğrenmeye; karşılıklı etkileşim içerisine girmeye başlar. 2 yaş grubundaki 10 tane çocuğu alsak bir odaya koysak ve oyun oynasalar; bu çocukların onu da oyun oynar. Ama bu oyun kendi oyunlarıdır! Ve sadece “kendi” leri oynarlar. Birbirleri ile etkileşim paylaşım oyunları değildir bunlar. Böyle oyun oynama biçimlerini biz otistik çocuklarda görürüz. Otizm; kendi dünyasında yaşamaktır. İşte o yaşlarda çocuklar tıpkı otistikler gibi kendi dünyalarında “ben merkezli” yaşar ve oynarlar. Dünyalarının merkezinde kendileri vardır. Her konuda ve her şeyde önce “ben” sadece ben ve her şey “benim” dir. Daha sonra 3 yaş civarında artık başkalarının da olduğunun farkına varırlar. O zaman da “ben” den “biz” e geçiş dönemi başlar, “ben” ve “sen”; “biz” birlikte şunu yapalım vb. Nasıl anneden ayrılmanın zamanı gelip dünyayı keşfetmenin zamanı geldi ise, nasıl anne kucağından inip yaşamı yaşamanın kurallarını öğrendi ise şimdi de o evden ve o evin tahtından inmenin de zamanı gelmiştir. Çünkü her çocuk kendi evinin bir küçük prensi ya da prensesidir. O ne isterse, nasıl isterse, ne zaman isterse o öyle olur. O evde işler onun istediği biçimde şekillenir. Evdeki oyuncaklar sadece onundur. Anne sadece onundur, baba onun dur. Onun istediği gibi oyunlar oynanır. Bu oyunlarda da üstelik hep o kazanır. Örneğin baba ile güreş yapılır ve baba yenilir. Çocuk ta gerçekten babasını yendiğini düşünür. Diğer oyunlarda da o hep birinci gelir. “En birinci benim”…

BAŞLARDA TEPKİLİ OLABİLİR

Çocukların paylaşmayı bilmemesi 2-3 yaş çocuk anne babası olan ebeveynlerin en belli başlı şikayetleri arasında başta gelir. Onlar dünyayı yeni yeni tanımaya başlamışlardır ve tüm deneyimleri “ben” çerçevesinde gelişir. Nesneleri kontrol, çevreyi kontrol, tuvaletini kontrol gibi konular çocuğa bir yandan güç kazandırırken, bir yandan da kaybetme kaygısını yükler. Oyuncak arabasını oyun arkadaşıyla paylaşması söylendiğinde çocuk, arabayı verdiğinde geri alıp alamayacağını bile bilmemektedir. Dolayısıyla, arabası üzerindeki kontrolünü ve sahiplik duygusunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Doğal olarak tepkisi “HAYİR” olacaktır. Çocuğun paylaşmaya verdiği bu kaygılı ve öfkeli tepki bir yetişkine anlamsız görünebilir, ancak bu tepkinin, çocuğun doğal gelişimsel dönemine ait doğal bir tepki olduğunu hatırlamakta fayda vardır. Paylaşma duygusu çocuklarda doğuştan gelen bir duygu değildir. Bu yaşamda deneyimlemeler ile zaman içinde kazanılacak bir durumdur. Belirli bir ruhsal gelişim dönemini tamamlamış belirli bir matürasyon olgunluğa erişmiş olmaları gereklidir. Çocuk paylaşmayı deneyimleyerek-yaşayarak ve çevresindeki olan biteni gözlemleyerek öğrenir. Bu konuda gerek ebeveynlerin ve gerekse öğretmenleri rehberlik etmelerine ihtiyaçları vardır. Paylaşmayı sağlamak adına çocuğu zorlamak, baştan kaybetmektir. Paylaşmaya yanaşmadığı oyuncağını elinden zorla almak, tehditler etmek ya da bu nedenle ceza ve benzeri yaptırımlar uygulamak sadece öfke doğurur. Paylaşım konusunda da çocuğun direncini artırmaktan öteye gitmez. Üstelik tersine işleyen bir kısır döngüye de girilmiş olur. Burada çocuğa inisiyatifin kendisinde olduğunu hissettirmek ve kararları kendisinin vereceğini ona göstermek gerekir.” Şimdi hep beraber arabalar ile oynayalım. Arkadaşına hangi arabanı vermek istersin? Bunu mu, diğerini mi? Böylece çocuk karar verme ve seçim yapmada inisiyatifin kendisinde olduğunu hisseder oyuncaklar ona aittir ve karar verme, kontrol etme yetisi hala ondadır. Olumlu pekiştireçler ile davranışın geri bildirim de verilmesi gereklidir. Bu keyifli oyun ve olumlu geri bildirimler çocuğun özgüven duygusunun desteklenmesinin yanı sıra paylaşmanın ve birlikte oynamanın olumlu yönlerini de gösterir.

YANLIŞ MESAJLAR

Paylaşım öğretilirken çocuğun benlik saygısının zedelenmemesi gerekir. Sen senin hakların ve senin özelin var ve ben bunlara saygı duyuyorum mesajı gitmelidir. Örneğin “Oyuncağını arkadaşına veya kardeşine vermelisin” evet vermeli ama ya çocuğun özeli? Onun için çok değerli olan bir oyuncağı da herkesle paylaşmak zorunda değildir. Ona verdiği değer – önem derecesine göre özelini saklayabilme, ayırabilme hakkı da olmalıdır. O zaman bu özel oyuncaklar arkadaşlar gelmeden ortadan kaldırılmalıdır. “Akşam misafirliğe arkadaşın X ‘ler gelecek. Onun dokunmasını istemediğin oyuncaklarını ortadan kaldırmalısın”… Böyle bir ön hazırlıkta çocuk yine kontrolün kendisinde olduğunu, bazı özel şeylerin sadece kendisine ait olabileceğini ve ebeveynlerinin de onun özeline saygı duyduğunu görebilecektir. Bu erişkinler için de böyledir. Özelimiz bize aittir ve bunları kimse ile paylaşmak zorunda değiliz. Paylaşmak durumunda olduğu kişi evin içinde ise ne yapmalı? Önceden hazırlık yapma ve ayırma gibi bir durum söz konusu değilse, durum ne olacak? Eğer kardeşi ağlıyor ve üzülüyor diye her şeyini kardeşi ile paylaşmak durumunda kalırsa çocuk kendi özelini ve kendi duygularına saygı duyulup duyulmadığını nasıl ayırt edebilir? Böyle bir durumda kaldığında başkasının duygulan kendi duygularının önüne geçecek ve kendisini ikinci plana atabilecektir. Ben önemli değilim benim duygularımın bir önemi yok, hep diğerleri daha önemli… Bu durumdan kaçınmak gerekir. Evde kardeşler arasında da bir hiyerarşi olmalıdır. Paylaşım konusu bazen kardeşler arasındaki çatışmaların zeminini oluşturabilir. Küçük kardeşi ağlıyor diye elindeki oyuncağı vermek zorunda kalan çocuk, kendi haklarına kimsenin saygı duymadığı görecektir. Bu da kardeşe ve anne-babaya karşı öfkeye neden olabilir. Oyun, çocuklar için eğlenceden öte anlamlar taşır. Bu nedenle, oynarken sürekli bölünen, oyuncağını kardeşine vermek zorunda kalan çocuk, devamlı hayal kırıklığı ve öfke yaşayacak, yaptığı şeyin kimse tarafından önemsenmediğini, başkalarının duygularının hep, kendisininkinden daha önemli olduğunu hissedecektir.

Kim Psikoloji Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. Masaldan İş Merkezi No: 60, A Blok Kat 1 Çamlıca Üsküdar İstanbul
0216 428 7 546
Gelişmelerden haberdar olmak için lütfen mail grubumuza üye olunuz:

Yorum Yap

Konuşalım

T: +90 216 428 7546
E: [email protected]